Filler ve Periler
Evrim Kuran
Muallim Naci’ye atfedilen “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözü “insan hafızası, unutkanlıktan dolayı kusurludur” anlamına gelir.
Kimileri için unutmak -ya da hatırlamamak- Tanrı’nın insana bir armağanıdır. Çünkü kırılmadık kalp, dökülmedik gözyaşı, çiğnenmedik yasa, bükülmedik boyun kalmadığı halde hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edebilenler unutanlardan çıkar. Geceleri başlarını yastığa koyar koymaz uyurlar. Unutkanlar, yastık olmadan bile uyurlar.
Gelin görün ki “Unutursak kalbimiz kurusun!” sloganı en çok onların dillerine pelesenktir. Ayrıca hashtag olarak da iyi durur: #UnutursakKalbimizKurusun Klavyede son harfe dokunurken çoktan unutmaya başlamışlardır.
Bir zamanlar sevdiğim bir insan bana doğruyu söylememişti. Neden bunu yaptığını sorduğumda “yalan söylemedim ki, unuttum” dedi. O zaman onu anlamamıştım. Şimdi anlıyorum. Yalan söylememiş. Doğruyu söylemeyi unutmuş. Bildiğim kadarıyla kalbi de kurumadı. Kimisine böylesi şahane bir armağandır unutmak.
Akşamdan sabaha unutanları gördükçe imrenirsiniz onlara. Balık olasınız gelir. Oysa siz rakı şişesine düşmüşsünüzdür. Anason, aklınızın duvarlarına sıvamaktadır unutmaya çalıştıklarınızı.
“Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması, hayatın bize attığı en büyük kazıktır” der Murathan Mungan. O kazığı balıklar yemez. Filler yer. Misal, ben. Unutamama kazığını yiyerek bir ömür geçiren fillerdenim.
An gelir, gözlüklerimi, kalemimi, şemsiyemi, defterimi unuturum da, o kokuyu, o sesi, o ezgiyi, o sahili, o bankı, o sokağı, o tadı, tutulmayan o sözü, o vefasız dostu, o vicdansız adamı, o duyarsız kadını, o masum çocuğu unutamam.
Michel Gondry imzalı ve başrollerini Jim Carrey ve Kate Winslet’ın paylaştığı Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan) filmi ayrıldığı sevgilisinden kalan hatıralarını sildiren bir adamın, Joel’in hikayesini anlatır. Joel hafızası silinirken, yaşanılan ilişkiyi de bir film gibi izler. İlişkinin tatsız anlarının silinmesinde sorun yoktur da, sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, işlemi durdurmak ister. Pişman olmuştur.
Filmdeki şu repliği bir türlü “unutamam”:
Joel: İşlemin beyin hasarı riski var mı?
Dr Mierzwiak: Teknik olarak işlemin kendisi beyin hasarı.
Kendinden gayrısını unutmak, kimileri için ancak beyin hasarı ile mümkün olabilir.
Bireyi balık hafızalı olan coğrafyalarda, toplumsal belleğin de zayıf olmasına şaşmamalı. Bellek zayıf olunca yaşananlardan ders çıkarmak, bu deneyimden ne öğrendim demek mümkün olmuyor. Birey de toplum da aynı kuyulara tekrar ve tekrar düşüyor. Haksızlıklar karşısında filanca yalnız değildir, falancayı da unutmadık, aklımızda demeyi sevsek de, biliyoruz ki filanca fena halde yalnız ve falancayı da unutalı çok oldu.
Yunan mitolojisinde bellek tanrıçası Mnemosyne Zeus’a aşık olur ve onunla dokuz gece geçirir. O gecelerin her birinden bir “muse” yani ilham perisi doğar. Şiiri, şarkıyı, tarihi, müziği, destanı, tragedyayı, dansı, mizahı ve astronomiyi temsil eden periler. Demek ki hafızası olmayan üretemez de…
Hafızasızlığın bir toplumun alamet-i farikasi haline geldiği bir zamanda, bırakalım unutkanlık balıkların armağanı, unutmamak fillerin devrimi olsun. Zihinlerinde sevmeye, yaşamaya, inanmaya, direnmeye dair tek kanıt taşıyamayan unutkanlar konforlu ve ortalama hayatlarını sürdüredursun, biz daha anlamlı bir ömür, daha güzel bir gelecek aşkına unutmayalım. O sesi, o toprağı, o tarihi, o bedeli, o isyanı, o sevinci, o acıyı, o adamı, o kadını, o çocuğu, o hayali, o gerçeği unutmayalım. Perilere inanan fillerden olalım.