Utanmıyor musunuz?
Evrim Kuran
Sözcüğü Almanlar bulmuş ama duygunun hakkını veren biziz: Fremdschämen. Başkası adına utanmak. İsterseniz hiç sokağa çıkmayın ve memleketi camlar arkasından izleyin, fark etmez. Gün geçmiyor ki televizyon camından, telefonun camından, evinizin, işinizin camından gördüklerinizle başkası adına utanmak zorunda kalmayasınız.
Başkaları adına utanabiliyor, elinizle yüzünüzü örtebiliyorsanız, atardamarlarınız gibi, toplardamarlarınız gibi, kılcal damarlarınız gibi bir de ar damarınız var demektir. Bence ar damarı -yerini bilmesek de- herkeste mevcuttur; gelin görün ki kimininki çatlaktır ve o çatlaklardan sızan pis kokulardan midemiz bulanır.
Utanma duygusu bir çocukta on iki ve yirmi dört ay arasında gelişirmiş. 2 yaşında utanmayı öğrenmiş bir birey haline gelen insan evladı, hangi ara utanmazlaşıyor, bilmek isterdim.
Çocukluğumun ve gençliğimin mizah dergisi Gırgır’da Oğuz Aral’ın yaratıcısı olduğu fenomen bir karakter vardı: Utanmaz Adam. Hayatı dalavereyle geçen bir soytarıydı Utanmaz Adam. İsmiyle müsemma değildi; adı Şeref’ti ama şerefsizliğin zirvesindeydi. Soyadı Haktanır’dı. Hak ile aldatanların ilk sinyallerini ondan almıştım. Bizim kuşak, hayatın o naif döneminde bu utanmazları her köşe başında değil, mizah dergilerinde görürdük.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Utanmaz Adam romanında toplumu ve insanlığı masaya yatırır. Romanın baş kahramanı toplumun bütün kötülüklerini bünyesinde toplamış Avnüssâlah, örnekleri günümüzde de görülen bir asalaktır. Utanmazlığını laf ebeliğine sığınarak savunur. Avnüssalâh kitabın sonunda şunları söyler: “Çaldım. Dolandırdım. Sağdan soldan sızdırdım. Karşıma hiçbir davacı çıkmadı. Çünkü yere vurduklarım benden mücrim (suçlu) mahkeme kaçkınlarıydı. Yakalarını adalete teslim etmeden beni ele veremezlerdi.”
Nepotizm, akraba kayırma veya adam kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık anlamına geliyor. Akrabaları işe sokmak, yedi sülalesine kariyer yaptırmak, liyakate değil sadakate değer vermekte yüzlerce doktora çalışması çıkarabilecek kaynağa sahibiz ülkece. Geleceğin meslekleri ne olacak bilmiyorum ama, nepotizmin ata sporu olduğu ülkelerde bankamatik memurluğu bugünün değerli mesleklerindendir. Bu nepotizm denen meret öyle bereketlidir ki kariyer yaşamı boyunca şoförlük yapmış İmam Hatip Lisesi mezunu bir bireyi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi bile yapabilir.
Babam müfettişti. Hep taşrada seyahat eder, eve çok az geldiği zamanlarda da daktilosu ile rapor yazardı. Üzerinde DMO yazan kalemleri, silgileri, teksir kağıtlarını hayranlıkla izlerdim; birini bile vermedi bana. Çünkü onlar devletindi. Çünkü babamın ar damarı vardı. Emekli maarif müfettişi Mehmet Bey, 72 yaşında, hiç arabası olmadı. Hala toplu taşımayla gezer.
Türkiye’de 2018 yılında 440 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bu katiller duruşmalarda takım elbise giyip kravat takarlarsa iyi hal indirimi alabileceklerini biliyorlar. Çok seviyordum derlerse ‘aşırı sevgi tutku indirimi’, pişmanım derlerse ‘pişmanlık indirimi’, erkekliğime laf etti derlerse ‘cinnet indirimi’ alabileceklerini biliyorlar. İndirimi talep eden de utanmıyor, veren de. Sanatçı Vahit Tuna geçtiğimiz günlerde kadın cinayetlerine dikkat çekmek için bir sergi açtı. İstanbul’da Meclis-i Mebusan Caddesi’ndeki bir binanın iki duvarına 440 adet topuklu ayakkabı monte etti. Belki bakar da utanırız diye. Çünkü Tuna’nın ar damarı var.
Giresun’un Eynesil ilçesinde geçtiğimiz yılın Nisan’ında evinin önünde yaralı olarak bulunan ve kaldırıldığı hastanede yaşama veda eden 11 yaşındaki Rabia Naz’ın ölümü kayıtlara intihar olarak geçti. Bir dedektif gibi olayın üzerine giden, olayın intihar olamayacağını açıkça ortaya koyan deliller bulan acılı baba Şaban Vatan’ı gözaltına bile aldılar, hatta akıl hastanesine yatırmaya çalıştılar. Bu olayı tüm Türkiye’nin ve en üst mercilerin duymasını sağlayan serbest gazeteci Metin Cihan Karar’a da geçtiğimiz günlerde soruşturma açıldı. Katil elini kolunu sallayarak geziyor; Şaban Vatan delil peşinde, Metin zor durumda. Çünkü onların ar damarı var.
Geçtiğimiz günlerde, Temmuz 2018’de 25 insanın öldüğü (korkunç bir ihmal olduğu için öldürüldüğü demek daha doğru olabilir), 328 kişinin yaralandığı Çorlu tren faciasının üçüncü duruşmasında, yarı bedenleri poşetlerde ailelerine teslim edilen canlardan biri olan 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra mahkemede insanım diyenin uykularını kaçıracak deneyimlerini anlatıp sözünü bitirdiğinde baş sağlığı dilemeyen hâkimin gözlerine bakarak başım sağ olsun dedi ve yerine oturdu. Duruşmalara olaydan bir yıl sonra başlandı ve dava şu an sadece 4 sanıkla -tutuksuz yargılanan 4 sanıkla- ilerliyor. Adalet rayların altında kalmasın dedi Mısra. Çünkü onun ar damarı var.
“İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum.”
demiş Goethe iki asır önce. Utanma duygusu yerli ve milli bir değer değil, küresel bir duygusal yetkinliktir. Ol sebep, dilerim ki utanacak işler yapanları Allah utandırsın.