Videoyu oynat

Yeteneksizsiniz Türkiye

Evrim Kuran

Bir yandan küreselleşme, diğer yandan dünyanın hızla değişen demografik yapısı, fırsatlarla beraber krizleri de getirdi. Bu değişimi iyi okuyamayan toplumlar da dert üstüne dert sahibi oldu. Bu dertlerden ülkeler ve ekonominin yapı taşı şirketler için en kritik olanlarından biri yetenek kıtlığı. Bugün Türkiye’de ve dünyada, iş dünyasının başa çıkmak zorunda olduğu önemli sorunlardan biri yetenek kıtlığı. Bu tamlama, kurumların, yenilikçi kalmak ve çağı yakalamak için ihtiyaçları olan yetkinlikteki genç çalışanlara erişiminin zorluğunu tarif ediyor. Bir başka deyişle, okullar, sürdürülebilir kalkınma, gelişim ve aydınlanma için gereken kalitede insanları yetiştirmekte çağın gerisinde kalıyor.

Manpower’ın 2018 Yetenek Açığı Raporu raporunun ortaya koyduğu çarpıcı bir gerçek var: Dünya çapında 100 şirketten 45’i ihtiyacı olan kalitede insan kaynağına, yani yeteneğe erişemiyor. Bu, son 10 yılın en yüksek seviyesi. Türkiye’de ise durum biraz daha vahim. Her yıl pıtrak gibi açılan onlarca fakülte ve bir milyon mezuna rağmen, bu oran ülkemizde yüzde 66. Yani, Türkiye’de her 100 şirketten sadece 34’ü ihtiyaç duydukları kalitede genç yeteneklere erişebiliyor. Bu oranla yetenek kıtlığında dünya altıncısıyız.

Adecco’nun dünyanın en iyi işletme okullarından biri olan INSEAD ile ortaklaşa hazırladığı Küresel Yetenek Rekabet Endeksi’nde de Türkiye’nin durumu yetenek açığını ortaya koyuyor. 2018 yılında Türkiye, üniversitelerinden mezun olan gençlerin küresel iş yaşamındaki rekabet gücünde 125 ülke içinde 68. sıradayken, bu yıl 74. sıraya kadar geriledi. Araştırmacı jargonunu bir tarafa bırakıp, mevzuyu halk dilinde özetleyim: Yeteneksizsiniz Türkiye!

Yetenek denen şeyin yüzde ellisi genlerle gelse de, kalan yarısı disiplin, yoğun çalışma ve altyapıdan başlayarak gelişim. Ülkemiz sadece küresel iş yaşamında yeterince rekabet edemiyor değil; sanatta, sporda, bilimde bu ülkenin okullarında yetişmiş yeterince yeteneğimiz yok. Nobel ödüllü yazarlar, olimpiyat şampiyonları, müzikte, tasarımda, teknolojide dünya birincileri çıkaramıyorsak, bu da tesadüf değil. Kural koyucular tarafından her geçen gün yeteneksizlik yangınına bir odun daha atılıyor; vasatlığın sığ havuzunun ebadı adeta bile isteye genişletiliyor.

Geçtiğimiz ay YÖK Genel Kurulu YKS’ye (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) hazırlanan 2,5 milyon öğrenciyi ilgilendiren önemli bir karar aldı. Buna göre yükseköğretim kurumlarında bugüne kadar özel yetenek sınavı ile öğrenci alan 14 bölüme, 2020 YKS’de merkezi yerleştirme ile öğrenci yerleştirilecek. Bu bölümler neler mi? Çizgi Film (Animasyon), Grafik, Grafik Resimleme ve Baskı, Grafik Tasarım, Moda Giyim Tasarımı, Moda Tasarımı, Moda ve Tekstil Tasarımı, Rekreasyon, Spor Bilimleri, Spor Yöneticiliği, Tekstil, Tekstil Geliştirme ve Pazarlama, Tekstil Tasarımı, Tekstil ve Moda Tasarımı. İşte bu 14 farklı alanda, kişi yeteneksiz de olsa ezberciliğin ödüllendirildiği bir sınav sistemi ile alabileceği yüksek puan sayesinde istediği üniversiteye girebilecek. Yetenekli ama çoktan seçmeli merkezi sınavda gerekli puanı alamayan bir diğeri ise heba olacak. Yani memlekette bir kez daha nitelik değil nicelik, liyakat değil biat, mazruf değil zarf, aydınlar değil tüccarlar kazanacak. Çağın en önemli yetkinlikleri olan yaratıcı zeka, eleştirel tavır, tasarım düşüncesi her sene değişen sınav sisteminin dişlilerinde unufak olacak. 

Bu şartlar altında, ülkenin gizli kalmış yetenekleri de kuş veya köpek taklidi yapan amcaların, kedilerin ya da maymunların, kolbastı ekiplerinin, bağıra çağıra şarkı söyleyenlerin, vasat illüzyonistlerin yetenek addedildiği yarışmalarda hiçbir yetkinliği olmayan bir jürinin iki dudağının arasında kendine bir gelecek yaratmaya çalışacak.

“Yüksek uygarlığın merdiveni sanattır” demiş Michelengelo. Biz o merdivenlerden yuvarlanarak iniyoruz.